27 Nisan 2009 Pazartesi

Seninim

Evcilleştirmelisin beni...Yıldızlara isim takmalıyım ve birbirlerinden ayırt edebiliyor olmalıyım hepsini. En büyük ya da en parlak olanına değil, en ıssızına 'sen' demeliyim ve her gece aynı heyecanla bakmalıyım laciverte, oltamı atıp tutabilmeliyim seni.Evcilleştirmelisin beni...Elmacık kemiklerinin doldurduğu yüzünde bir hüzün çizgisi olmalıyım. Güldüğünde gözlerinin yanında beliriverenlerden. Mutluluk maskelerinin altında ince ince içlenenlerden. Zeytinyağı tonlarındaki gözlerine anlam katan kızıl buklelerin... Saçlarını saran, çalakalem bağlanmış ipek bir fuların mürdüm tonlu otantik deseni olmalıyım. İç içe geçmiş kıvrımlarımın virajları bile çok yumuşak durmalı, ki kayıp düşmeyeyim saç tellerinden.Evcilleştirmelisin beni...Yeşilin hastalıklı bir tonunda, alelade üç yapraklı bir yonca olmalıyım. Ama sırf sen sevdin diye, şikayet etmemeliyim bu halimden. Özenip de gebe kalmamalıyım bir dördüncü yaprağa, karanlık bir ormanın en kuytu köşesinde, kaçmış çorabım ve morarmış göğsümle; bir çocuk parkında ilk öpücüğün çilek tadına varmış iki küçüğün ağızlarında ya da. "Five Leaf Clover" adındaki şarkıyı da söylememeliyim mesela.Evcilleştirmelisin beni...Sinirli zamanlarımda karanfil tadında sigaralara ihtiyaç duymamalıyım ve dudaklarımı kemirmemeliyim. Tablalardaki küller uçuşmasın diye dibini ıslatmak zorunda kalmamalı, alışkanlıklarımı sürtmeliyim bir ponza taşıyla, dökmeliyim pul pul. Çok benimsediğim el-dudak ilişkisini acemice sarılmış otla değil; ellerinle gerçeklemeliyim. Çatlamış dudaklarımın arasına usulca götürmeliyim elini, minnacık öpmeliyim. Önce elini, sonra sağ omzunun gamzesini.Evcilleştirmelisin beni...Aldığın adi bir göz kalemi olsam da, sürsen de gelişigüzel kalın hatlarla, akmamalıyım ağladığında. Göz kapağının üstünde durabilmeliyim büyük bir kararlılıkla, iri göstersin diye. Ve göz pınarlarının çizgisinde. Derinlik versin diye. İçimde yağlı bir bileşim olmamalı, havayla temas edince uçup gitmemeliyim ve zaten kimyayı da sevmemeliyim. Aşkın ömrünün üç yıl olduğu yalanından külliyen nefret etmeliyim.Evcilleştirmelisin beni...Bir kedi gibi. Ya yerdeki hasırın üzerinde uyumalıyım ya kucağında. Patilerimle okşamalıyım beyaz tenini, acıtmadan. Alacalı tüylerimi döksem bile etrafa, bana kızmamalısın ve ısıtmalısın içimi ılık süt gibi. Kuyruğum kadar çok sevmeliyim seni; ama kaçmamalısın hiç benden. Camdan atlayıp gitmeliyim ara sıra; ama dönmeliyim de. Sense bir telaşa kapılıp gecenin bir yarısı pijamalarınla çıkmalısın sokağa, elinde fenerle. Adımı fısıldayarak aramalısın beni. Kim bilir, aslında belki, ben de evcilleştirmişimdir seni.Evcilleştirmelisin beni...Saat dörtte geleceksen yanıma, üçte heyecan basmalı beni. Dört oldu mu ise yerimde duramamalıyım, içim kıpır kıpır olmalı sevincimden.Evcilleştirmelisin beni...Tıpkı tilkinin Küçük Prens'ten istediği gibi...

Hiç yorum yok: